Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra da tevbe ile onu dönün ki, sizi belli bir süreye kadar güzel bir şekilde geçindirip, yaşatsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Şayet yüz çevirirseniz, o zaman hakkınızda ki büyük günün azabından korkarım.
İyi bilin ki, onlar ondan gizlenmek için göğüslerini bükerler. İyi bilin ki, Allah elbiselerine büründükleri zaman da gizlediklerini ve açıkladıklarını bilir. O, kalplerin özünü bilir.
Yeryüzünde hareket eden her canlının rızkı Allah’a aittir. Onun karar kılma /bulundukları yerini de emanet edileceği (gideceği) yeri de bilir. Hepsi açıklanmış bir kitaptadır.
O’nun Arşı su üzerinde iken hanginiz daha güzel çalışacak diye imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Şayet sen: "Kesinlikle siz, öldükten sonra yine dirileceksiniz" demiş olsan, kâfirler: "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir" derler.
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar ertelersek: "O'nu engelleyen nedir?" derler. Dikkat edin. Alay ettikleri şey onlara geldiği gün; onlardan hiç ayrılmaz ve onları çepeçevre içine alır.
Eğer ona, kendisine dokunan sıkıntıdan sonra nimetler verirsek şöyle söyleyecektir: Kötülükler benden uzaklaştı. O, gerçekten şımaracak ve övünecektir.
O halde sen: "Ona bir hazine indirilmeli veya Onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" dedikleri için göğsün daralıp sana vahyedilenin bir kısmını terk mi edeceksin? Sen ancak bir uyarıcısın. Allah, her şeyin vekilidir.
Yoksa: "Onu kendisi uydurdu mu?" diyorlar. De ki: Ona benzer uydurulmuş on sûre getirin. Eğer doğru iseniz Allah’tan başka gücünüzün yettiği kimseleri de çağırın!
Eğer size karşılık vermezlerse, onun ancak Allah’ın ilmi ile indirilmiş olduğunu ve O’ndan başka (hak) ilah olmadığını bilin! Artık siz müslüman oluyor musunuz?
Rabbi katından (gelen) açık bir delil üzere olan ve ardından Rabbinden bir şahidin takip ettiği ve kendisinden önce bir de önder ve rahmet olarak Musa'nın kitabı bulunan kimse (kâfirler gibi) midir? Bunlar o (kitaba) inanırlar. Hangi topluluk ona küfrederse vaat edilen yeri ateştir. O (Kitap) dan şüphen olmasın. Şüphesiz O, Rabbinden (gelen) haktır. Fakat, insanların çoğu iman etmezler.
Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Onlar, Rab’lerine arz edilecekler, şahitler de: "Bunlar, Rab’leri hakkında yalan söyleyen kimselerdir.” derler. Dikkat edin! Allah’ın laneti, zalimlerin üzerinedir.
Bunlar, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir. Onların Allah’tan başka bir velisi/yardımcısı da yoktur. Onlara kat kat azap vardır. Çünkü onlar, (hakkı) işitmezler ve görmezlerdi.
Halkının ileri gelen kâfir takımı: "Biz, senin sadece bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. Sana, görüşü olmayan, ayak takımından başka kimsenin tabi olduğunu da görmüyoruz. Sizin bizim üzerimize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancılar olduğunuza inanıyoruz" dediler.
"Ey Halkım! Söyleyin bakalım?" dedi. "Eğer ben, Rabbim tarafından açık bir delil ile gelmişsem ve katından bana, bir rahmet vermiş ise siz de ona karşı kör kalmışsanız, (o rahmeti) istemediğiniz halde sizi ona zorlayacak mıyız?"
Ey Halkım! Ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrimi Allah verecektir. Ben, iman eden kimseleri kovamam. Onlar, elbette Rab’lerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin cahillik eden bir halk olduğunuzu görüyorum.
Ben, size, “Allah’ın hazineleri yanımdadır” demiyorum. Gaybı bilmem. Ben, bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin hor gördüklerine “Allah kesinlikle iyilik vermez” de demiyorum. Onların kalplerinde olanı en iyi Allah bilir. Yoksa gerçekten ben zalimlerden olurum.
Nuh gemiyi yapar. Halkının önde gelenleri ona her uğrayışlarında, onunla alay ederler. O: "Bizimle alay edin bakalım, biz de alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz" der.
Sonunda emrimiz gelip, tandır (içinden sular) kaynamaya başlayınca: "Her cinsten birer çifti, aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında kalan aileni ve iman edenleri gemiye bindir” dedik. Zaten onun yanında iman etmiş olan kimseler çok azdı.
Gemi dağlar gibi dalgalar arasında akıp onları götürüyordu. Nuh, bir kenara çekilmiş oğluna: "Yavrucuğum, bizimle bin, kâfirlerle olma!" diye seslendi.
Oğlu: "Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nuh: "Bugün, Allah’ın kendisine rahmet ettiğinden başkasının korunacağı bir yer yoktur" derken aralarına bir dalga girdi de o da boğulanlardan oldu.
Allah: "Ey Nuh! O senin (kurtulacak olan) ailenden değildir. Çünkü doğru olmayanı yaptı. Öyleyse, bilmediğin şeyi benden isteme. Cahillerden olma diye sana öğüt veriyorum" dedi.
Ey Nuh! Sana ve seninle birlikte olan topluluklara, katımızdan bir güvenlik ve bereketlerle in. Kendilerini (dünyada) faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabın dokunacağı ümmetler de olacaktır.
Âd toplumuna da kardeşleri Hûd’u gönderdik: Ey halkım, dedi. Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. (Başka ilahlara ibadet ederek)Siz sadece iftira ediyordunuz, dedi.
Ey halkım, Rabbiniz'den mağfiret dileyin. Sonra O’na yönelin ki size bol bol yağmur göndersin. Kuvvetinize kuvvet katsın, siz de günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.
Biz ancak ilahlarımızdan biri seni kötü çarpmış demekten başka bir şey demeyiz, dediler. Hûd: Ben, Allah’ı şahit tutuyorum. Siz de şahit olun ki, ben sizin O’nu bırakıp koştuğunuz şirklerden uzağım. O’ndan başka (ibadet ettiklerinizden uzağım).
Şüphesiz ben, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Hiç bir canlı yoktur ki O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru olan (adalet) yol üzeredir.
Ben size elçisi olduğum şeyi açıkladım. Eğer yüz çevirirseniz, Rabbim, yerinize sizden başka bir toplum getirir. Ona hiç bir şekilde zarar veremezsiniz. Kuşkusuz Rabbim, her şeyi koruyandır, dedi.
Semûd’a kardeşleri Salih’i gönderdik. Ey halkım! Yalnız Allah’a ibadet ediniz. Sizin, O’ndan başka (hak) ilahınız yoktur. Sizi yeryüzünden (topraktan) yaratan ve sizi orada yaşattı. O halde O’ndan mağfiret dileyin. Sonra da O’na (tevbe ile) yönelin. Kuşkusuz Rabbim, çok yakındır, (dualara) çokça icabet edendir dedi.
Ey Salih, bundan önce aramızda kendisinden (lider olması) ümit beslenen bir kimse idin. Şimdi, atalarımızın ibadet ettiklerine bizim de ibadet etmemizi mi yasaklıyorsun? Doğrusu biz, davet ettiğin şeyden iyiden iyiye şüphe ediyoruz, dediler.
Salih: Ey halkım, Rabbimden bir delil üzerindeysem ve bana ondan bir rahmet verilmiş olduğu halde O’na isyan edersem, bana Allah’a karşı kim yardım edebilir? Bana zararımı artırmaktan başka bir şey yapamazsınız, dedi.
Ey halkım, Bu, size açık bir ayet olarak Allah’ın devesidir. Onu bırakın, Allah’ın arzında yayılsın. Ona kötülük etmeyin; yoksa sizi çok yakında bir azap çarpar.
Emrimiz gelince Salih’i ve beraberindeki müminleri, katımızdan bir rahmet ile o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Kuşkusuz Rabbin, Aziz'dir, çok güçlüdür.
Daha önce çirkin işler yapan halk , koşarak ona geldiler. Lût: Ey kavmim, İşte bunlar, kızlarımdır. Onlar sizin için en temiz olandır. Allah’tan sakının, misafirlerime beni rezil etmeyin. İçinizde hiç mi aklı başında olan bir adam yok? dedi.
Ey Lût! "Biz, Rabbinin elçileriyiz. Onlar, sana dokunamayacaklar" dediler. Gecenin bir kısmınla ailenle beraber yola çık, kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna dediler. Onların başına gelen, onun da başına gelecektir, dediler. Onlara vaat edilen vakit sabahtır, dediler. Sabah da yakın değil mi? dediler.
Medyen’e de kardeşleri Şuayib’i (gönderdik). Ey halkım, dedi. Yalnızca Allah’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Ölçü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben, sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.
Onlar da: Ey Şuayip! Atalarımızın ibadet ettiğini veya mallarımızı hakkında istediğimiz gibi davranmayı bırakmamızı senin salâtın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın!
Dedi ki: Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Sizi birtakım şeylerden menederek kendim onları işlemek istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum, dedi. Başarım yalnız Allah'a bağlıdır. dedi. O’na tevekkül ettim O’na yöneldim, dedi.
Ey kavmim! Bana karşı olan muhalefetiniz Nuh kavminin veya Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibete uğratmasın! Lût halkı sizden uzak değildir.
Ey Şuayb! Biz, senin söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve biz, senin aramızda zayıf olduğunu görüyoruz, dediler. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık, dediler. Yoksa bizim yanımızda hiç bir değerin de yok, dediler.
Ey Halkım! Kabilem size göre Allah’tan daha mı değerlidir ki onu (Allah'ın emirlerini) arkanıza attınız? Şüphesiz Rabbim, sizin yaptıklarınızı kuşatandır, dedi.
Ey halkım, elinizden gelen yapageldiğiniz her şeyi yapın, ben de yapacağım. Kime rezil edici bir azabın geleceğini, kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Bekleyin, doğrusu ben de sizinle bekliyorum.
Emrimiz gelince, Şuayib’i ve beraberindeki mü’minleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zalimleri bir çığlık yakaladı. Oldukları yerde çöküp, kaldılar.
İşte bu, (halkı helâk olmuş) memleketleri sana haber veriyoruz. Onlardan (bugüne kadar izleri) kalan da vardır, biçilmiş ekin (gibi yok olan) da vardır.
Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiği zaman Allah’ın dışında dua edip, yalvardıkları ilahları onlara hiç bir fayda sağlamadı. (İlahları) Onların ancak hüsranlarını arttırdı.
Mesut olanlar ise cennettedirler. Gökler ve yer durdukça, orada ebedi kalacaklardır. Ancak Rabbinin (daha önce müminlerden bir kısım günahkârların azabını) dilediği kimseler müstesna. Bu tükenmez/kesintisiz bir lütufdur.
Öyleyse sakın onların ibadet ettiği şeylerden kuşkun olmasın ki onlar, daha önce babalarının ibadet ettiği gibi ibadet ediyorlar Biz, onlara paylarını hiç eksiksiz olarak vereceğiz.
Musa’ya kitap vermiştik. Onda ihtilaf ettiler. Daha önce Rabbin tarafından verilmiş bir söz olmasaydı, aralarında (azabın gelmesi için) hükmedilmiş olurdu. Onlar, hâlâ ondan şek ve şüphe içindedirler.
Sizden önceki asırlarda, yeryüzünde bozgunculuktan men eden faziletli kimseler bulunsaydı ya. Fakat onlar arasından, ancak kendilerini kurtardığımız pek az kişi müstesna (böyle yaptı). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Günahkâr oldular.
Yalnız Rabbinin merhamet ettikleri bunun dışındalar. (Hikmeti gereği) Onları bunun için yarattı. Rabbinin “Cehennem'i tümüyle cin ve insanlarla dolduracağım” sözü gerçekleşmiştir.
Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini sağlamlaştırdığımız her bir haberi sana anlatıyoruz. Bu (haberlerde) sana hak olan, iman edenlere de öğüt ve hatırlatma gelmiştir.