Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an

Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Tiến sĩ Aly Ozk và những người khác

Scan the qr code to link to this page

سورة القيامة - Kıyâmet Suresi

Số trang

Câu

Hiển thị nguyên văn câu Kinh
Hiển thị chú thích
Share this page

Câu : 1
لَآ أُقۡسِمُ بِيَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ
Kıyamet gününe yemin ederim.
Câu : 2
وَلَآ أُقۡسِمُ بِٱلنَّفۡسِ ٱللَّوَّامَةِ
Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).
Câu : 3
أَيَحۡسَبُ ٱلۡإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجۡمَعَ عِظَامَهُۥ
İnsan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır?
Câu : 4
بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُۥ
Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
Câu : 5
بَلۡ يُرِيدُ ٱلۡإِنسَٰنُ لِيَفۡجُرَ أَمَامَهُۥ
Fakat insan önündekini (kıyameti) yalanlamak ister.
Câu : 6
يَسۡـَٔلُ أَيَّانَ يَوۡمُ ٱلۡقِيَٰمَةِ
«Kıyamet günü ne zamanmış?» diye sorar.
Câu : 7
فَإِذَا بَرِقَ ٱلۡبَصَرُ
İşte, göz kamaştığı,
Câu : 8
وَخَسَفَ ٱلۡقَمَرُ
ay tutulduğu,
Câu : 9
وَجُمِعَ ٱلشَّمۡسُ وَٱلۡقَمَرُ
güneşle ay biraraya getirildiği zaman!
Câu : 10
يَقُولُ ٱلۡإِنسَٰنُ يَوۡمَئِذٍ أَيۡنَ ٱلۡمَفَرُّ
O gün insan, «Kaçacak yer neresi!» diyecektir.
Câu : 11
كَلَّا لَا وَزَرَ
Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur!
Câu : 12
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوۡمَئِذٍ ٱلۡمُسۡتَقَرُّ
O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
Câu : 13
يُنَبَّؤُاْ ٱلۡإِنسَٰنُ يَوۡمَئِذِۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.
Câu : 14
بَلِ ٱلۡإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفۡسِهِۦ بَصِيرَةٞ
Artık insan, kendi kendinin şahididir.
Câu : 15
وَلَوۡ أَلۡقَىٰ مَعَاذِيرَهُۥ
İsterse özürlerini sayıp döksün.
Câu : 16
لَا تُحَرِّكۡ بِهِۦ لِسَانَكَ لِتَعۡجَلَ بِهِۦٓ
(Rasûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.
Câu : 17
إِنَّ عَلَيۡنَا جَمۡعَهُۥ وَقُرۡءَانَهُۥ
Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir.
Câu : 18
فَإِذَا قَرَأۡنَٰهُ فَٱتَّبِعۡ قُرۡءَانَهُۥ
O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.
Câu : 19
ثُمَّ إِنَّ عَلَيۡنَا بَيَانَهُۥ
Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir. 

Câu : 20
كَلَّا بَلۡ تُحِبُّونَ ٱلۡعَاجِلَةَ
Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor,
Câu : 21
وَتَذَرُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ
ahireti bırakıyorsunuz.
Câu : 22
وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ نَّاضِرَةٌ
Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır.
Câu : 23
إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٞ
Rablerine bakacaklardır (O’nu göreceklerdir).
Câu : 24
وَوُجُوهٞ يَوۡمَئِذِۭ بَاسِرَةٞ
Yüzler de vardır ki, o gün buruşacaktır;
Câu : 25
تَظُنُّ أَن يُفۡعَلَ بِهَا فَاقِرَةٞ
Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.
Câu : 26
كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِيَ
Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır,
Câu : 27
وَقِيلَ مَنۡۜ رَاقٖ
«Tedavi edebilecek kimdir?» denir.
Câu : 28
وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلۡفِرَاقُ
(Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
Câu : 29
وَٱلۡتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ
Ve bacak bacağa dolaşır.
Câu : 30
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوۡمَئِذٍ ٱلۡمَسَاقُ
İşte o gün sevkedilecek yer, sadece Rabbinin huzurudur.
Câu : 31
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ
İşte o, (Peygamber'in getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı.
Câu : 32
وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.
Câu : 33
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ
Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline (taraftarlarına) gitmişti.
Câu : 34
أَوۡلَىٰ لَكَ فَأَوۡلَىٰ
Lâyıktır (o azap) sana, lâyık!
Câu : 35
ثُمَّ أَوۡلَىٰ لَكَ فَأَوۡلَىٰٓ
Evet, lâyıktır sana ( o azap) lâyık!
Câu : 36
أَيَحۡسَبُ ٱلۡإِنسَٰنُ أَن يُتۡرَكَ سُدًى
İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!
Câu : 37
أَلَمۡ يَكُ نُطۡفَةٗ مِّن مَّنِيّٖ يُمۡنَىٰ
O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutte (sperm) değil miydi?
Câu : 38
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةٗ فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ
Sonra bu, alaka (aşılanmış yumurta) olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti.
Câu : 39
فَجَعَلَ مِنۡهُ ٱلزَّوۡجَيۡنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰٓ
Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti.
Câu : 40
أَلَيۡسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحۡـِۧيَ ٱلۡمَوۡتَىٰ
Peki (bunları yapan) Allah’ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?
Đã gửi thành công